Sebanyak 8 item atau buku ditemukan

Akademik Makaleler

Akademik Makaleler, Merhum Mahmud Esad Coşan Hocaefendi’nin, kaleme aldığı akademik makalelerinin toplu olarak bir araya getirilmesinden oluşmaktadır. 1960’lı yıllardan 1980’li yıllara kadar yazılmış olan bu makalelerin önemli bir kısmı çesitli dergilerde yayımlanmış, bir kısmı da daktilo edilmiş olmasına rağmen herhangi bir yerde yayımlanmamıştır. Kendi hususi kütüphanesinde daktilo edilmiş halde bulduğumuz ancak nerede yayımlandığını tespit edemediğimiz yazılardan bazılarının çesitli dergilerde yayımlanmış olması da mümkündür. Dil, tarih, edebiyat ve kültür alanlarında geniş bir yelpaze içinde ele alınan makaleler akademik camia için olduğu kadar meraklıları için de önemli bir başvuru kaynağı niteliğindedir.

Akademik Makaleler, Merhum Mahmud Esad Coşan Hocaefendi’nin, kaleme aldığı akademik makalelerinin toplu olarak bir araya getirilmesinden oluşmaktadır. 1960’lı yıllardan 1980’li yıllara kadar yazılmış olan bu makalelerin ...

İlim Sanat ve Panzehir Dergileri Başmakaleleri

Başmakaleler-3

Bu kitap, Merhum Mahmud Es'ad Coşan Hocaefendi tarafından yayın hayatına kazandırılmış olan İlim ve Sanat dergisi ile Panzehir dergisinin, yine Esad Coşan Hocaefendi tarafından kaleme alınmış olan başmakalelerinden oluşmaktadır. İlk sayısı Mayıs 1985 yılında çıkan İlim ve Sanat dergisi, 48. sayısı ile 1998’de yayın hayatına ara vermiştir. Dergi’de iletişimden eğitime, Avrupa Topluluğu’ndan demokrasiye, hukuktan enerjiye, çevreden şehirciliğe pek çok mesele dosya konusu yapılmıştır. Dosyalar ve sair bağımsız yazılar alanlarının uzmanlarınca ele alınmıştır. Dergi, üslûbu, hedef kitlesi, konuları ele alış ve sunuş biçimi ile çeşitli kesimlerin ilgisini çekmiş, o yayın hayatı boyunca bir okul vazifesi görmüştür. Üniversite öğretim üyelerinden, yurt dışında eğitim görmüş elemanlardan, yüksek dereceli idarecilerden, uzman planlamacılardan, olgun şahsiyetlerden müteşekkil, geniş bir ilim ve irfan çevresi derginin hedef kitlesini oluşturmuştur. Başmakalelerde müslümanların sahip olduğu ve sahip olması gereken ilim ve sanat anlayışı enine boyuna işlenmiş; maddî ve mânevî kurtuluş; metotlu çalışmaya, ilmî araştırmalara, dış dünyadaki yenilik ve gelişmeleri dikkatle takibe, yeni ve orijinal, yapıcı ve üretici olmaya bağlanmıştır. Asil ecdadımızın, kahramanlıkta olduğu kadar, ilim ve sanatta da öncü oldukları, hem akla, hem kalbe dayanarak ilerleyip yükseldikleri, kıtalar fethettikleri; maddî ve mânevî değeri yüksek medeniyetler kurdukları fikri işlenmiş; ilim ve irfan, fikir ve sanat çığırı açmaya, tüm insanlığa ışık tutulmaya çağırılmıştır. Ağırlıklı olarak sağlık konularının işlendiği ve 17. sayıdan itibaren Vefa Yayıncılık tarafından devralınan Panzehir dergisi de Mayıs 1991 yılından, Şubat 1998 yılına kadar iki ayda bir okuyucusunun karşısına çıkmıştır. Kimi zaman iki sayısı birleştirilerek yayınlanan dergilerden İlim Sanat için toplam 45, Panzehir için ise 17 başmakale kaleme alınmıştır. Yazılar önce İlim ve Sanat, sonra da Panzehir dergileri olmak üzere kronolojik sıraya göre yayımlanmıştır. Bu şekilde Hocaefendi’nin fikrî düşünce ve mücadelesi, siyasî ve sosyal hadiselere bakışı ile tavrı takip edilmiş olacaktır. Başmakalelerde yer almış ve kaynakları verilmemiş olan âyet, hadis, kelâm-ı kibar ve şiirlerin kaynakları mümkün olduğunca tespit edilip dipnotta gösterilmiştir. Uzun zaman aralığında yazılan yazılar içerisinde kimi kelime ve kavramlardaki yazım farklılıkları giderilerek bir imlâ birlikteliği sağlanmıştır. Sonuna kaynakça ve özellikle araştırmacıların istifadesini kolaylaştırmak için ayrıntılı bir dizin ilave edilmiştir. Ayrıca her yazının başına dipnot olarak künyeleri verilmiştir. Derginin isminden sonra gelen ve romen rakamı ile yazılan rakam derginin cildini, takip eden rakam ise sayısını göstermektedir. Parantez içinde de derginin yayımlandığı tarih yer almaktadır. Keza Panzehir dergisinin de sayısı ve yayımlandığı tarih belirtilmiştir.

Biz Fatihlerin, Kânûnîlerin, Barbarosların, Süleyman Çelebilerin,Yunus Emrelerin
, Fuzulîlerin, Aziz Mahmûdi Hüdâîlerin, Evliyâ Çelebilerin, Taşköprîzâdelerin,
Hezarfenlerin, Itrîlerin, Kâtip Çelebilerin, Hafız Osmanların, Ebussuudların, Kemal
 ...

İslâm Dergisi Başmakaleleri

Başmakaleler-1

"Elhamdülillah Müslümanız, gayemizin kaynağı imanımızdır. Biliyoruz ki, dünya bizim asıl yurdumuz değil, muvakkat bir imtihan yeri. Ömrümüzün rüzgâr gibi süratle geçip gittiğini gördükçe, ahiretimiz için halisane ve yoğun Salih ameller işlemek gerektiğini daha kuvvetle hissediyoruz. Fırsat kaçmadan insanlık için faydalı işler yapmalı; dinimize ve din kardeşlerimize bütün imkânlarımızı kullanarak hizmet etmeliyiz." Böyle diyordu, Merhum Mahmud Es'ad Coşan Hocaefendi, İslam Mecmuası'nın 1983'te yayınlanan ilk sayısının ilk başyazısının ilk cümlelerinde… Gayesi insanlığın kurtuluşuydu… Aylık dergi olarak Eylül 1983’te yayın hayatına başlayan İslâm, Haziran 1998’e kadar 15 yıl boyunca ülkemiz insanının ilim, kültür, sanat ve düşünce seviyesinin yükselmesine önemli katkı sağlamış; dünyanın çeşitli yerlerinde bulunan mazlum ve mağdur insanların durumu ile ilgilenmiş; dünya müslümanlarının Türkiye müslümanları ile tanışmasında büyük çaba sarf etmiştir. Merhum Mahmud Esad Coşan Hocaefendi, müslümanların eğitim ve öğretimini en mühim mevzu görmüş, toplumun geniş kesiminin bu yönden eğitilmesi gayesiyle İslâm dergisini çıkarmıştır. Dergi kısa süre içerisinde büyük bir rağbet görmüş; kültür, ilim ve irfan mektebi haline gelmiştir. Hocaefendi, yayın hayatı boyunca dergi ile yakından ilgilenmiş, bütün meşguliyetine rağmen başyazılarını yazmayı ihmal etmemiştir. Her bir başyazıyı, onu okuyana bir mektup olarak değerlendirmiş; günün gelişen ve değişen şartlarını göz ardı etmeden temel değerleri işlemiş; her biri ne zaman ve nerede okunursa okunsun tazeliğini koruyacak konuları büyük bir maharet ve sadelikle yazıya dökmüştür. Hocaefendi’nin üslûbu zorlamasız, sade, sürükleyici, her seviyeden insanın idrakine hitap edici ve tamamen kendine has bir mahiyet taşımaktadır. Birbirine yakın ve zıt anlam taşıyan kelimeler bir inci gibi dizilir, yazılar okuyanı dinlendirir. Dergide yayınlanan başyazılar kronolojik sıraya göre aynen bu kitaba alınmıştır. Makalelerde yer yer o gün için önemli olup sonradan önemini kaybetmiş bazı güncel meselelerin işlenmiş olduğu görülecektir. Bu tür yazıların, Hocaefendi’nin düşünce dünyasını bir bütün olarak tanımak ve o günün şartlarını değerlendirmek açısından önemli katkılar sağlayacağı kanaatindeyiz. Başyazılarda yer almış ve kaynakları verilmemiş olan âyet, hadis, kelâm-ı kibâr ve şiirlerin kaynakları mümkün olduğunca tespit edilip dipnotta gösterilmiştir. Uzun zaman aralığında yazılan yazılar içerisinde kimi kelime ve kavramlardaki yazım farklılıkları giderilerek bir imlâ birlikteliği sağlanmıştır. Sonuna kaynakça ve özellikle araştırmacıların istifadesini kolaylaştırmak için ayrıntılı bir dizin ilave edilmiştir. Yaygınlığı, etkisi ve ortaya koyduğu anlayışla geniş bir kesime etkili bir çığır açmış olan İslâm dergisinin, olayların peşinden sürüklenmeden, her bir sayısında bir gündem üretmiş olan başmakaleleri okunduğunda aynı mesajın bugüne olduğu kadar yarınlara da ne kadar hitap ettiği anlaşılacaktır.

Cemaat dışındaki diğer Türklerle de tanışma ve yakınlaşma sebebi, İslâmî birlik
veberaberlik vesilesi olsun diye, ''Yunus Emre ve Tasavvuf” konulu bir konferans
düzenledik. 16Aralık günü yapıldı. Tutulan salon, geniş bir avlu içinde, öyle ki ...

İdeal Yol

Başmakaleler-4

İdeal Yol, Merhum Mahmud Esad Coşan Hocaefendi’nin 1960, 70 ve 80’li yıllarda çeşitli gazete, dergi ve yıllıklarda yazdığı yazılar ile yine aynı senelerde TRT radyo ve televizyonunda yapmış olduğu konuşmaların kendisi tarafından kaleme alındığı metinlerinden oluşmaktadır. Kimileri de yazmaya başlayıp tamamlayamadığı veya tamamlasa da bir yerde yayımlayıp yayımlamadığını tespit edemediğimiz yazılarından oluşmaktadır. M. Esad Coşan Hocaefendi okurlarının hemen hemen tamamına yakını, ona ait olan bu metinlerden ilk defa haberdar olacak, onun kendine has üslubuyla kaleme almış olduğu yazılarını keyifle okuyacak, bilgilenecek ve bir medeniyetin ikliminde seyr ü sefer etmenin hazzını yaşayacaktır. Hocaefendi, bu günün insanına bazen öğrenci yıllıklarının sayfalarından, bazen gazete köşesinden, bazen dergi sayfalarından, bazen radyo stüdyosundan, bazen de televizyon ekranından seslenirken günün dilini yakalamış, her kesimden her seviyeden insanın idrakine, duyuşuna ve anlayışına hitap etmesini bilmiştir. Kitapta birbirine yakın konulu yazılar bir araya getirilmek suretiyle kendi içerisinde genel bir tasnife tabi tutulmuştur. Kaynakları verilmemiş olan âyet, hadis, kelam-ı kibar ve şiirlerin kaynakları mümkün olduğunca tespit edilip dipnotta gösterilmiştir. Geniş zaman aralığında yazılan yazılar içerisinde kimi kelime ve kavramlardaki yazım farklılıkları giderilerek bir imlâ birlikteliği sağlanmıştır. Sonuna kaynakça ve özellikle araştırmacıların istifadesini kolaylaştırmak için ayrıntılı bir dizin ilave edilmiştir. Ayrıca her bir yazının nerede yayınlandığı dipnotta verilmiştir. Yapılan konuşmaların da eğer tespit edilmişse TRT’de hangi tarihte konuşulduğu kaydedilmiştir.

117 Yunus Emre rahmetullâhi aleyh de şu dörtlükte aynı hususu dile getiriyor:
Mumsuz baldır şerîat Tuzsuz yağdır tarîkat Dost için balı yağa Pes niçün
katmayalar!118 Sevgili okuyucular! Şeriatın bir hükmüne bile canlar fedadır.
Allahu Teâlâ ...

Makâlât-ı Hacı Bektâş-ı Velî

Hacı Bektâş-ı Velî, XIII. yüzyılda Anadolu’da yaşamış, devrinin kaynaklarında hakkında bilgi bulunamamasına rağmen vefatından sonraki dönemde, tarihî ve menkıbevî şahsiyeti hakkında hayli kalem oynatılmış bir şahsiyettir. Üzerinde çokça spekülasyon yapılan Hacı Bektâş-ı Velî’nin kişiliğinin ve ona izafe edilen bir mektep olarak Beştâşîlik’in mahiyetinin daha iyi ve net anlaşılması için onun yaşadığı dönem malzemelerine bakmak gerekir ki bunların başında da yazdığı kitapları gelir. Hacı Bektâş-ı Velî’nin en başta gelen ve en hacimli kitabı Makâlât’tır. Aslen Arapça olarak kaleme alınmış olan bu eser üzerinde en fazla mesai harcayan akademisyen olan (Prof. Dr.) Merhum M. Es’ad Coşan, Makâlât’ın mensur, manzum ve elde mevcut Arapça kısmını uzun ve yorucu çalışmalar neticesinde doçentlik takdim tezi olarak 1972’de hazırlamıştır. Bu çalışmanın araştırma kısmı ile mensur metnin neşri ve Arapça kısmının tercemesi 1982 yılında yayınlanmıştı. Merhum, çeşitli vesilelerle bu çalışmasını tekrar elden geçirerek tamamını yayınlamayı istediğini belirtmiş ancak buna imkân bulamamıştı. Muhallefâtı arasında rastladığımız notlarında da bu niyetini yazıya dökmüş olduğuna şahit olduk. Bunlar arasında Makâlât’ın popülerize edilerek yayınlanması da bulunmaktadır. Prof. Dr. M. Es’ad Coşan'ın, himmetini Hacı Bektâş-ı Velî’nin Makâlât’ına çevirmesi, üzerinde doktora tezi hazırladığı Hatiboğlu Muhammed dolayısıyla olmuştur. Zira Hatiboğlu Muhammed Makâlât’ı Türkçe’ye nazmen terceme etmiştir. Gerek doktora çalışmaları esnasında gerekse sonraki dönemde bu önemli eser üzerinde çalışmalarını yoğunlaştırmış, bu vesile ile yurt içinde ve yurt dışındaki kütüphanelerde pek çok yazma üzerinde incelemeler yapmıştır. Bu çalışmalar üç ayrı kitapla yayımlanacaktır. Bunlardan ilki Hacı Bektâş-ı Velî ve Bektâşîlik kitabı idi. Üç’lü serinin ikincisini Prof. Dr. M Es’ad Coşan'ın Makâlât için yaptığı araştırma, mensur ve manzum metnin hafif transkripsiyonlu metinleri, kısmî Arapça metnin tercemesi ve mensur metnin tarafımızdan yapılmış olan sadeleştirilmiş hâli olan bu eser oluşturmaktadır. Konuya ilgi duyan her kesimden insanın rahatça yararlanması amacımız olmuştur. Serinin üçüncüsünü ise Makâlât için yapılan araştırma, mensur ve manzum metnin tam transkripsiyonlu metinleri ve kısmî Arapça metnin tercemesi oluşturacaktır. Zaman içerisinde gelişen ve değişen yazı teknikleri bazen bir şahsın farklı zamanlarda kaleme aldığı farklı yazılar için değişik teknikler kullanmasını zaruri kılar. Yine aynı ilim adamının değişik makale ve kitaplarında, dipnot verme, kitap isimlerinin yazılması vs. teknik hususlarda farklılıklara rastlanır. Bu durum, makalelerini uzun bir süreç içerisinde kaleme alan Prof. Dr. M. Es’ad Coşan için de geçerlidir. Bu kitapta, makale ve konferans metinleri toplu olarak yayımlanırken, bugün gelinen nokta göz önünde bulundurulmuş, teknik olarak birliktelik sağlanmaya çalışılmıştır. Hacı Bektâş-ı Velî’ye, üzerinden sekiz asır geçmesine rağmen ilginin devam etmesi, onun hakkında yapılan esaslı çalışmaların değerini bir kat daha arttırmaktadır. Akademik mesaisinin önemli bir kısmını onun eserleri ve düşüncesine ayırmış olan Prof. Dr. M. Es’ad Coşan'ın bu çalışmalarını sunarken kendisini rahmetle yâd ediyoruz.

90 Bk. Gölpınarlı, Yunus Emreve Tasavvuf, s. 4150; Niğdeli Kadı Ahmed,
elVeledü'şşefîk (Süleymaniye Ktp. Fatih 4518)adlı kitaptayer alan Taptuklular
konusundaki çok ilgi çekici ifadeler için bk. Turan, “Selçuk Türkiyesi Din
TarihineDair Bir ...

İslâm

Bu eser merhum M. Es’ad Coşan Hocaefendi'nin “sahih İslâm’ın bilinmesi ve bir yaşam biçimi olarak hayata hakim kılınması” amacıyla yapmış olduğu konuşma, yazı ve çevirilerini içermektedir. Merhum M. Es’ad Coşan Hocaefendi’nin misyonunu; Müslümanlığı ashabın anladığı gibi anlamak, bunun Kur’an ve Sünnet başta olmak üzere sahih kaynaklardan devamlı surette sağlamasını yapmak ve bir yaşam biçimi olarak bu anlayışı hayatına hakim kılmak olarak tarif etmek mümkündür. Vizyonunu ise, yukarıda tarifi yapılan Müslümanlık anlayışını dünyadaki bütün insanlarla paylaşmak diye ifade edebiliriz. Sahih İslâm’ın bilinmesi ve buna göre bir kimlik inşa edilmesi Hocaefendi’nin üzerinde durduğu ana eksen olmuştur. Esasen onun bütün kitaplarını bu çerçevede okumak, konuşmalarını da bu bakış açısıyla dinlemek icap eder. Öyle konuşma, yazı ve çevirileri de vardır ki bütün bu düşünce ve yaşamının manifestosu niteliğindedir. Bu eser, işte bu konuşma, yazı ve çevirilerden çok önemli bir demet içermektedir. Kitabın son kısmını “İslâmiyet Nedir?” başlıklı M. Es’ad Coşan Hocaefendi tarafından, Dr. H. Necatioğlu müstear ismiyle yapılan bir çeviri yazı oluşturmaktadır. Bir İngiliz mühtedi olan J. W. Lovegrove (Habibullah) tarafından yirminci yüzyılın başlarında kaleme alınıp iki defa basılan “What is İslam” isimli bu çeviri, 1966-1967 yıllarında Politika adıyla neşredilen haftalık bir dergide yayımlanmıştır. Çeviriler derginin 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32. sayılarının 14. sayfalarında tam sayfa olarak yer almaktadır. İlgili ve meraklıların istifadesi için bahsedilen çevirinin İngilizce olan ana metni de kitabın sonuna konulmuştur. Çevirisi yapılan metin ile ilgili merhum Hocaefendi’nin yazdığı “Önsöz” şu şekildedir: "Hıristiyanlığın, kilise teşkilatı ve papazların sorumsuz, çıkarcı tutumları sonucu sapık ve mantık dışı bir seyir takip etmekte olduğu bilinen bir gerçektir. Bu hâliyle, düşünen Avrupalı’nın aklını ve vicdanını doyuramamakta, şahısların rûhî buhranlara düşmelerine veya dinsizliğe kaymalarına sebep olmaktadır. Bu durumda bir kısım münevverler, dünyada mevcut bütün büyük dinleri dikkatle inceleme ve hakikati arama yolunu seçiyorlar. Kilise teşkilatı tarafından yürütülen asılsız isnat, iftira ve korkunç propagandalara rağmen objektif tetkik ve mukayeselerden sonra İslâm’ın hak din olduğunu görerek ona intisap eden sayısız Avrupalı vardır. Bunlar arasında atom âlimleri, müsteşrikler ve hatta bizzat papazlar bile bulunuyor. Bu zorlamasız, propagandasız ve davetsiz ihtidalar İslâm’ın ilahîliğine kesin delil ve onun Batı teknik ve medeniyetiyle yoğrulan zihinlerle uyuşamayacağı şeklindeki gülünç kanaatlere fiilî cevap mahiyetindedirler. Doğu’da ve Batı’da, İslâm’ın mahiyetini ve rûhunu anlatan sayısız değerli eser yazılmış ve neşredilmiş olduğu halde okuyucularımıza bir İngiliz Müslüman olan J. W. Lovegrove’unWhat is Islam? adlı kitabını sunuşumuz, hıristiyan doğduğu halde ihtida ederek İslâm’a girmiş Avrupalıların, İslâm hakkındaki kanaatlerini aksettiren eserlerine hususî bir önem ve mâna vermemizdendir. Okuyucular bu suretle Batılıların dinimizi nasıl gördüklerini ve nasıl anladıklarını da müşâhede etmiş olacaklardır."

Bir estetikolması lazım. Yaptığışeyi güzel yapması lazım. O haldeİslâm insana
birgüzellik terbiyesi, bir sanatruhu veriyor. Onun için Yunus Yunus'tur; Mevlânâ
çağları aşmıştır, hudutları aşmıştır, dünyaya yayılmıştır. Onun için Unesco
tarafından ...

Hacı Bektâş-ı Veli ve Bektâşîlîk

Hacı Bektâş-ı Velî, XIII. yüzyılda Anadolu’da yaşamış, devrinin kaynaklarında hakkında bilgi bulunamamasına rağmen vefatından sonraki dönemde, tarihî ve menkıbevî şahsiyeti hakkında hayli kalem oynatılmış bir şahsiyettir. Üzerinde çokça spekülasyon yapılan Hacı Bektâş-ı Velî’nin kişiliğinin ve ona izafe edilen bir mektep olarak Beştâşîlik’in mahiyetinin daha iyi ve net anlaşılması için onun yaşadığı dönem malzemelerine bakmak gerekir ki bunların başında da yazdığı kitapları gelir. Hacı Bektâş-ı Velî’nin en başta gelen ve en hacimli kitabı Makâlât’tır. Aslen Arapça olarak kaleme alınmış olan bu eser üzerinde en fazla mesai harcayan akademisyen olan (Prof. Dr.) Merhum M. Es’ad Coşan, Makâlât’ın mensur, manzum ve elde mevcut Arapça kısmını uzun ve yorucu çalışmalar neticesinde doçentlik takdim tezi olarak 1972’de hazırlamıştır. Bu çalışmanın araştırma kısmı ile mensur metnin neşri ve Arapça kısmının tercemesi 1982 yılında yayınlanmıştı. Merhum, çeşitli vesilelerle bu çalışmasını tekrar elden geçirerek tamamını yayınlamayı istediğini belirtmiş ancak buna imkân bulamamıştı. Muhallefâtı arasında rastladığımız notlarında da bu niyetini yazıya dökmüş olduğuna şahit olduk. Bunlar arasında Makâlât’ın popülerize edilerek yayınlanması da bulunmaktadır. Prof. Dr. M. Es’ad Coşan'ın, himmetini Hacı Bektâş-ı Velî’nin Makâlât’ına çevirmesi, üzerinde doktora tezi hazırladığı Hatiboğlu Muhammed dolayısıyla olmuştur. Zira Hatiboğlu Muhammed Makâlât’ı Türkçe’ye nazmen terceme etmiştir. Gerek doktora çalışmaları esnasında gerekse sonraki dönemde bu önemli eser üzerinde çalışmalarını yoğunlaştırmış, bu vesile ile yurt içinde ve yurt dışındaki kütüphanelerde pek çok yazma üzerinde incelemeler yapmıştır. Bu çalışmalar üç ayrı kitapla yayımlanacaktır. Bunlardan ilkini bu kitap oluşturmaktadır. Eserde yer alan ilk makale Makâlât’ın Arapça aslı hakkındadır. Aslında Makâlât’ın içerisinden “Makâmât” adlı bir bölümün Arapça’sı olduğu açık olan ancak İmam Birgivî’ye ait olduğu zannedilip yaygınlaşan eser üzerinde önemli tetkik ve tespitlerde bulunulduktan sonra edisyon-kritiği yapılarak neşredilmiş ve terceme edilmiştir. Tercemesi doçentlik takdim tezinde yer alan bu çalışma makale olarak hazırlanmış olmasına rağmen hâl-i hayatında yayınlanamamıştır. Prof. Dr. M. Es’ad Coşan, 1968-69 yıllarında kütüphane araştırmalarını yoğunlaştırmış, bu arada Hacıbektaş Halk Kütüp hanesi yazmalarını inceleyerek tek tek tanıtmış, alanıyla alakalı olanları ayrıntılı olarak incelemiştir. Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi’ne nakledilen bu yazmaların henüz bir kataloğu hazırlanmamış olduğu gibi tasnifin de yapılmadığından kendisinin bu incelemelerini yayımlayarak ilim erbabının istifadesine sunmak istedik. Keza Makâlât ve Bektâşîlik’le ilgili eserler ile Makâlât nüshalarının tanıtıldığı tespit ve tanıtım fişleri de bu çerçevede kitaba konuldu. Hacı Bektâş-ı Velî ve Bektâşîlik ile ilgili kimi konferans metinleri ile İngilizce ve Fransızca olarak yayımlanmış olan yazıları da daha önce yayımlanmış bazı kitaplarda yer verilmiş olmasına rağmen derli toplu istifade edilebilmesi için bu kitaba tekrar alınmıştır. Farklı yazı ve konuşmalarda geçen benzer yaklaşım ve anekdotlar için okuyucunun anlayışı beklenmektedir. Üç’lü serinin ikincisini Prof. Dr. M Es’ad Coşan'ın Makâlât için yaptığı araştırma, mensur ve manzum metnin hafif transkripsiyonlu metinleri, kısmî Arapça metnin tercemesi ve mensur metnin tarafımızdan yapılmış olan sadeleştirilmiş hâli oluşturacaktır. Konuya ilgi duyan her kesimden insanın rahatça yararlanması amacımız olmuştur. Serinin üçüncüsünü ise Makâlât için yapılan araştırma, mensur ve manzum metnin tam transkripsiyonlu metinleri ve kısmî Arapça metnin tercemesi oluşturacaktır. Zaman içerisinde gelişen ve değişen yazı teknikleri bazen bir şahsın farklı zamanlarda kaleme aldığı farklı yazılar için değişik teknikler kullanmasını zaruri kılar. Yine aynı ilim adamının değişik makale ve kitaplarında, dipnot verme, kitap isimlerinin yazılması vs. teknik hususlarda farklılıklara rastlanır. Bu durum, makalelerini uzun bir süreç içerisinde kaleme alan Prof. Dr. M. Es’ad Coşan için de geçerlidir. Bu kitapta, makale ve konferans metinleri toplu olarak yayımlanırken, bugün gelinen nokta göz önünde bulundurulmuş, teknik olarak birliktelik sağlanmaya çalışılmıştır. Hacı Bektâş-ı Velî’ye, üzerinden sekiz asır geçmesine rağmen ilginin devam etmesi, onun hakkında yapılan esaslı çalışmaların değerini bir kat daha arttırmaktadır. Akademik mesaisinin önemli bir kısmını onun eserleri ve düşüncesine ayırmış olan Prof. Dr. M. Es’ad Coşan'ın bu çalışmalarını sunarken kendisini rahmetle yâd ediyoruz.

Yunus Emre'nin Dîvânı'ndan kura ile çekip bir şiir çıkaralım, ben de onun
karşılığını size HacıBektaş'ın Makâlâtı'ndan gösteririm. Hacı Bektaş'ın Makâlâtı'
ndan herhangibir sayfa açıp bir satır söyleyelim,bende onuYunus Emre'nin
Dîvânı'ndan ...

Tarihî ve Tasavvufî Şahsiyetler

Milletler veya devletler, millet olabilmek için kimi zaman kahraman ve tarih icat etmeye çalışırlar. Potansiyel olarak model ihtiyacı duyan nesillerine bu kahraman ve tarihlerini örnek göstermek suretiyle geleceği inşa etmelerini beklerler. Bizler ise doğal bir kültürel doku ve zengin bir tarihe sahibiz. Tarihimiz ruh safiyeti ve derinliğine sahip, insan kitlelerini fazilet şahikası haline getirmeyi başarmış kültür, ilim, fikir ve siyaset hazinelerimiz olan büyüklerimiz ile doludur. Bu yüzden ne hayâlî kahraman ne de hayâlî tarih icat etmeye ihtiyacı vardır. Onların ruh yüceliğini, örnek ahlâkını, düşünce ve duygularını ortaya çıkarmak, insanlığa sunmak, gerek kültür tarihimiz, gerekse geleceğin ümidi olarak görülmek istenen gençlere örnek göstermek yönünden son derece önemlidir. Merhum M. Es'ad Coşan Hocaefendi zikrettiğimiz düşünce ve “Kadir bilen milletler içinden kadri bilinecek insanlar çıkar.” düstûrundan hareketle, yaşadıkları zamanlarda insanlara ümit ışığı olmuş, yolunu kaybettiği zamanlarda yön göstermiş, kitle için yaşama aşkına sahip gönül mimarlarını tanıtmak için sağlığında, pek çok büyüğümüz hakkında konuşmalar yapmış, sempozyum ve toplantılar tertip ettirmiş, yazılar yazmış ve yazılmasına vesile olmuştur. Ayrıca tavsiyesiyle kurulan yerel sivil toplum kuruluşlarına da onların adlarını vermek suretiyle hatıralarını yaşatmayı hedeflemiştir. Zira şunu biliyordu ki; insanlar kendilerini benzetmek için güzel örnekler, model şahsiyetler ararlar. Hocaefendi’nin, hakkında konuşma yaptığı kimseler arasında Hz. Ali, Ebû Eyyûb el-Ensârî, İmâm-ı Âzam, Ahmed-i Yesevî, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Hacı Bektâş-ı Velî ve Yunus Emre vardır. Hatırasına sempozyum ve çeşitli programlar tertip ettirdiği şahsiyetler arasındaAhmed-i Yesevî, Ahmed Ziyâüddîn-i Gümüşhânevî, Zahid-i Kevserî, Çırpılarlı Ali Efendi, Necip Fazıl Kısakürek ve Ali Yakup Cenkçilerbulunmaktadır. Keza Mehmed Zahid Efendi, hocası Necati Lugal, Ali Yakup Cenkçiler ve Muammer Dolmacı hakkında da bağımsız yazılar kaleme almıştır. Bu kitap Merhum M. Es'ad Coşan Hocaefendi’nin, yaptığı konuşmaları ile ilgili yazılarından oluşmaktadır. Konuşmaların kaset kayıtları çözüldükten sonra mümkün olduğu oranda yazı diline aktarılmış, konuşma esnasında geçen âyet, hadis, kelâm-ı kibâr ve şiirlerin kaynakları tespit edilerek dipnotta verilmiştir. Kitabın sonuna kaynakça ve özellikle araştırmacıların istifadesini kolaylaştırmak için ayrıntılı bir dizin ilave edilmiştir. Ülkemizde, üzerinde en fazla söz söylenen, makale ve kitap kaleme alınan kişilerden birisi şüphesiz Hacı Bektâş-ı Velî’dir. Hocaefendi, onun Makâlât adlı eserini yayınlamış, elde ettiği otantik dokümanlarla gerçek şahsiyetini ortaya çıkaracak önemli yaklaşımlar ortaya koymuştur. Bu yönüyle de bugünkü araştırıcılara hem örnek olmuş hem de kayda değer vesikalar sunmuştur. Bu kitapta bu yaklaşımlar için önemli ipuçları yer almaktadır. Hayat ileri doğru yaşanır, geriye doğru anlaşılır. Hocaefendi bu eserle milletimizin dünü, bugünü ve yarını arasında bir köprü kurmuştur. Eser insanımıza yeni ufuklar açarken onlara fikrî ve mânevî bir destekle emniyet de vermiş olacaktır.

Yunus Emre mâruf ama meçhul, meşhur ama gizli bir şahsiyettir. Geçen sene
Yunus Emre Yılı'ydı. Bizim kültür dairemizyani bu ülkenin evlatları, baştacı
ettiğimiz bir kimsenin bütün dünyatarafından sevildiğini, anıldığını vetanındığını
görmekle ...