Bu kitap “Davetü’l Emir” adı altında 1926’da bir mektup şeklinde Urdu dilinde yazılmış olup, Farsçaya çevrilerek eski Afgan Kralı Emanullah Han’a sunulmuştu. İlk İngilizce tercümesi “Invitation To Ahmadiyyat” (Ahmediyet’e Davet) adıyla 1961 yılında basılmıştır. Davetü’l Emir, her devirde insanoğlunun istifadesi için yazılmış bir kitaptır. Kral Emanullah Han’ın bu kitabın kendisine sunulmasından iki yıl evvel, üç Afganlı Müslüman Ahmediyi recmettirerek (taşlatarak) öldürtmesinden dolayı, bu kitap özel bir mana ve ehemmiyet kazanmıştır. O feci hadiseler üzerine, Müslüman Ahmediye Cemaati’nin tebliğini, gayelerini ve mantıki esaslarını, sözü geçen kralın dikkatine sunmak mecburiyeti ortaya çıkmıştı. Hadiseler ve mektup şeklindeki eser artık tarihe mal olmuştur. Ancak, onların önemi ve etkisi bugün bile devam etmekte ve gittikçe artmaktadır. Bundan dolayı, “Davetü’l Emir’in o zamandan günümüze defalarca basılmış olmasına hayret edilmemesi gerekir. Bu kitap, sayısız insanın hidayet bulmasına vesile olmuştur. Onun vasıtasıyla doğruyu bulanlardan biri de, Peşaver ve çevresinde çok iyi tanınan Han Fakir Muhammed’dir. O, Ahmediyet’e kavuşmadan önce, 1930’lu yıllarda Londra’ya giderken, Müslüman Ahmedi kardeşi Muhammed Ekrem Han birkaç diğer kitapla beraber “Davetü’l Emir”in bir kopyasını, kendisine haber vermeden bavuluna koymuştu. Avrupa’yı dolaşırken o, zamanımızda Batının maddi refah ve ilerlemesine ve Hıristiyanların İslam memleketlerinde ve diğer memleketlerdeki hâkimiyetine de tanık olunca, “Acaba bu durum değişmeyecek mi?” “Müslümanlar böyle bitkin ve zelil durumda sonsuza kadar kalacaklar mı?” “Ve bir daha dünyanın manevi liderliğine yükselemeyecekler mi?” diye İslam’ın tekrar yükselişi ile ilgili ümidini yitirmişti. Han Fakir Muhammed, can sıkıntısını gidermek için bir şey okumak istediğinde bavulunu açıp karıştırınca, “Davet-ül Emir”i buldu ve onu okumaya koyuldu. O, bu kitap içinde “İkinci Delil - Peygamber Efendimiz’insav Şahadeti” adı altında, onun mübarek dilinden bin dört yüz sene önce çıkan İlâhî gaybi haberleri buldu. Bu gaybi haberler, Hıristiyanlığın galip gelmesi, refahı ve kudretinden sonra, İslam’ın tekrar dirilerek gücünü yeniden kazanacağından söz etmekteydi. O, bu gaybi haberleri okuduktan sonra, “Hıristiyanlığın galibiyeti hakkındaki haberler nasıl doğru çıktıysa, İslam’ın tekrar dirilip galip geleceği hakkındaki önceden verilmiş olan haberler de kesinlikle doğru çıkacaktır,” diye bir kanaate varmıştı. O, bu gaybi haberleri okuyup, İslam’ın çöküşünden sonra tekrar dirilip galip geleceği hakkındaki vaadin, Vadedilen Hz. Mesih ve Mehdias vasıtasıyla gerçekleşeceğinden de emin olmuştu. Han Fakir Muhammed kitabı elinden bırakmadan okumaya devam etti. O, daha kitabın sonuna gelmeden, Hıristiyanlığın İslam’a meydan okumasına karşı, ancak Ahmedi Müslümanların bir cevap olduğuna kanaat getirdi ve biat ederek Vadedilen Mesih ve Mehdi’ninas cemaatine katılıp, İslamiyet’in dirilişi için fedakârlığa çağıran her ses karşısında, öncelikle “lebbeyk” (hazırım) diyenlerden oldu. Allah kendisinden razı olsun. Âmin.
... yalan söylerken, zulmederken, sahtekârlık yaparken, hak çiğnerken,
kibirlenirken veya iktirdar elde etmek için çabalarken, gördü mü? Beni, her
konuda ve her durumda denediniz, ancak. 163 Yunus suresi, ayet 16-17 164 El
Hafiz İbni Kesir, ...